f-hole

viyolonsel çalmayı öğrenmeye çalışan kızın ya da necla mücella adlı çellonun akıllara zarar maceraları...!

My Photo
Name:
Location: istanbul, Türkiye

vakit geçiriyorum.

Friday, April 21, 2006


Merhaba,

Adım Necla, göbekadım Mücella. Bir aydan fazla oluyor hisarüstünde yaşıyorum. Çok uzaklardan geldim aslında, Kore'de çekik gözlü kısa boylu insanların eline doğdum.

Ben bir viyolonselim. İsmimle ilgili bazı anlaşmazlıklar çıkıyor, aydınlatayım. Çello İtalyanca küçük violone anlamına gelen "violencello"dan kısaltma aslında. Keman familyasının belki de en mağrur sesine sahibim. En geç mükemmelleştirilen üyesi yine benim. Ebadım beni olası darbelere -hele uykukardeşin ellerinde- açık hale getirse de, muhteşem dizaynım doğru malzemeyle birleştiğinde bana 300 yıl gibi bir ömür verebilir. Genellikle gül ağacından (dalbergia latifonlia) yapılıyoruz biz çellolar. Ben bayağı suntayım galiba ama olsun kalbşm temiz :)

Mükemmel 5li aralıklarla akord edilen 4 telim var: A-D-G-C telleri. [istisnaları da var tabii, Bach'ın çello için 6 suitinden 5.si misal, "scordatura" denir, değişik bir akord ister çelloda, ya da Zoltán Kodály'nin Solo Cello Sonatı.]

Çello deyince akla Avrupa klasik müziği gelir. Orkestranın vazgeçilmez bir parçası, yaylı sazlar dörtlüsünün bas sesidir. Bizler için çok sayıda sonat ve konçerto yazılmıştır.

Daha sonra uzun uzun anlatacağım bunları, ama madem bir giriş yazısı yazacağım, kısaca değineyim çello için yazılan eserlere.
En ünlü barok eser J.S.Bach'ın "Unaccompanied Suites for Cello".. Klasik dönemden örnek ise Haydn'in 1 numaralı do majör Çello Konçertosu.. Romantiklerden Dvorak, Elgar, Brahms... 20. yüzyıl, ki uykukardes dersini alıyor bu dönem, Hindemith ve Kodaly... sayılabilir.

İşte az-çok ben. Gönül isterdi bir konservatuvar öğrencisinde ya da ne bileyim gelecek vaadeden birinde olaydım. Kader beni bir kendini bilmeze layık gördü. Evet, sesim hüzünlüdür, ağlamaklıdır.. ama şu sıralar tellerim gerçekten ağrıyor beceriksizce tutulan yayın altında.

Ama, hakkını vermek lazım, gayretli kız. Ben de dedim, ona bir güzellik yapayım. Gerek viyolonsel müziğinden, tarihinden, müzisyenlerinden, gerekse bizim kendi çalışmalarımızdan bahseden bir blog tutayım. Hem ben -malum kız bilmiyor çalmayı daha ses çıkaramıyorum gönlümce- kendimi ifade etmiş olayım, hem de onun çalışmaları bir düzene girsin.

Satırlarımı burada noktalarken, sizleri Sinfonia Lahti Cello&Bass Ensemble'dan bir Rachmaninov eseriyle uğurluyorum: Vocalise, Op.34 No.14

1 Comments:

Blogger elckish said...

sana karşı boynum bükük necla. kuzenini kapıp gelemedim. ama bi gün. hem de yakınlarda bi gün. evet!

2:41 AM  

Post a Comment

<< Home